Günümüzde maddi hasarlı, yaralamalı ve ölümlü sonuçlanmak üzere pek çok trafik kazası meydana gelmektedir. Bu kazalar sonucunda mağdurların maddi ve manevi tazminat haklarının tazmini gündeme gelmektedir. Ancak trafik kazasının sonucuna göre (maddi hasarlı, yaralamalı ve ölümlü) farklı sorumluluk türleri ve alacak kalemleri ortaya çıkmakla birlikte bunların tazmini için yürütülmesi gereken süreç teknik ve hukuki bilgi gerektiren özel bir alandır. Aksi halde hak kayıpları meydana gelecektir. Trafik kazasından kaynaklanan zararların hukuksal dayanağı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun’ u olmakla birlikte 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler de kıyasen uygulanmaktadır. TBK madde 69; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” hükmü gereğince trafik kazalarından kaynaklanan zararların tazmini kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille zarara sebebiyet veren tarafça giderilmek zorundadır. Buna ilişkin kusursuz sorumluluk hakları saklıdır. Aşağıda maddi hasarlı trafik kazaları özelinde zararların tazminine ilişkin hukuki süreci tüm yönleriyle inceleyeceğiz.
TRAFİK KAZASI NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASINDA ZAMANAŞIMI
Trafik kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin zamanaşımı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu madde 109’da düzenlenmiştir. Buna göre; “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.” Zamanaşımı süresi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’ndaki haksız fiil sorumluluğu ile benzer sürelere tabidir. Zira trafik kazalarından doğan sorumluluğun bir haksız fiil sorumluluğu olduğunu ilk başta belirttik. Ancak burada asıl dikkat edilmesi gereken 2 ve 10 yıllık sürenin başlangıç tarihinin birbirinden farklı olmasıdır. 2 yıllık zamanaşımı süresi zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren başlamaktayken10 yıllık zamanaşımı süresi kaza meydana geldiği günden başlamaktadır. Ancak trafik kazasının meydana gelmesiyle aynı zamanda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda öngörülen bir suç oluşmuşsa (ör: md. 85 taksirle öldürme, md.89 taksirle yaralama) bu suç için ceza kanunlarında daha uzun bir zamanaşımı öngörülmüşse tazminat davası için de bu ceza zamanaşımı uygulanır.KTK’nın zamanaşımını düzenleyen 109.maddesinin devamında “Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.”hükmü yer almaktadır. Buna göre meydana gelen trafik kazası sonucunda aynı zamanda Ceza Kanunları’nda öngörülen bir suç oluşmuşsa ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüşse bu süre maddi tazminat talepleri için de uygulanabilmektedir.
Ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için meydana gelen trafik kazası sonucunda ceza kanunlarında düzenlenen bir suçun oluşması yeterlidir, soruşturma ya da kovuşturma şartı aranmamaktadır. Nitekim Yargıtay 17. HD., E. 2013/21051 K. 2014/775 T. 23.1.2014 ilamında; “Yasa koyucunun amacı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca tehlike sorumluluğunu doğuran olaylarda sorumlulara karşı daha uzun zamanaşımı süresi içerisinde yönelmeyi sağlamaktır. KTK’nın 109. maddisinin 2. fıkrasındaki “cezayı gerektiren fiil” ifadesinin seçilmesi zamanaşımı yönünden yukarıda da açıklandığı gibi soruşturma veya kovuşturma yapılması koşullarının aranmadığı sonucunu doğurmaktadır.”[1] Fiilin hem sorumluluğu hem de ceza kanunlarında cezayı gerektiren bir fiil olması ve ceza kanunlarında daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmesi durumunda, ceza davası için belirlenen zamanaşımı süresi içinde tazminat davası açılabilir. Ceza davası zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için kamu davasının açılmış olması ya da mahkumiyet kararı verilmiş olmasına gerek olmayıp, cezayı gerektiren bir fiilin varlığı yeterli kabul edilmektedir. [2]Ceza kanununda öngörülen uzamış ceza zamanaşımı sigorta şirketlerinin sorumluluğuna gidildiğinde de uygulanmaktadır. Bunun sebebi sigortacının işletenin sorumluluğunu belirli bir miktara (2025 yılında araç başına maddi hasar teminatı 300.000,00 TL, kaza başına maddi hasar teminatı 600.000,00 TL’dir.[3]) kadar üstlenmiş olmasıdır.
TRAFİK KAZASI NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASINDA ARABULUCUK SÜRECİ
12.10.2017 tarihli 7036 sayılı kanunun 3.maddesi ile yapılan düzenlemeyle, ülkemizde işçi ve işveren uyuşmazlıkları bakımından 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren dava şartı olarak zorunlu arabuluculuk uygulanmaya başlanmıştır. 01 eylül 2023 tarihinde yürürlüğe giren 7445 sayılı kanun hükümleri ile arabuluculuğun dava şartı olarak kabul edilmesinin kapsamı genişletilmiştir. Normal şartlarda trafik kazasından kaynaklanan zararların tazmini için dava açılmadan önce arabuluculuk süreci zorunlu değildir. Ancak açılacak dava niteliğine göre 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan ise arabulucuya başvuru dava şartıdır. Özellikle trafik kazalarından kaynaklı zararın tazmini için sigorta şirketinin sorumluluğuna gidilecekse ilgili sigorta kapsamında arabulucuya başvuru zorunluluğu mevcuttur. Arabuluculuğun “dava şartı” olarak kabul edildiği davalarda arabulucuya başvurulmadan dava yoluna gidilmesi halinde dava şartı eksikliği sebebiyle davanın usulden reddi söz konusu olacaktır. İşbu sebeple hukuki sürecin alanında uzman avukatlar tarafından yürütülmesi gerekmektedir.
TRAFİK KAZASI NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
Trafik kazasından kaynaklanan tazminat davalarında görevli mahkeme kural olarak Asliye Hukuk Mahkemesidir. Ancak özel kanunlardaki hükümler saklıdır. Asliye ticaret mahkemesinin görevine giren işlerde Asliye Ticaret Mahkemesi, Tüketici Mahkemesinin görevine giren işlerde Tüketici Mahkemesi görevlidir. Nitekim trafik kazasından kaynaklanan tazminat davası sigorta şirketine açılacak ise Asliye Ticaret Mahkemesi görevlidir. Zira sigorta şirketinin tarafı olduğu tüm işler mutlak ticari iş olarak kabul edilmektedir. Aracın işleteni, aracın sürücüsü ve sigorta şirketine karşı tek bir dava açılacaksa görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi olacaktır. Davanın görevli mahkemede açılmaması halinde görev yönünde davanın reddi söz konusu olacaktır. Bu durum dava sürecinin uzamasın ve zarar görenin hakkına kavuşmasını geciktirecektir. İşbu sebeple görevli mahkemenin tayininin doğru yapılması gerekmektedir.
Trafik kazasından kaynaklanan zararlara ilişkin tazminat davasında yetkili mahkeme TBK düzenlenen haksız fiil sorumluluğuna ilişkin yetki kurallarına göre tespit edilecektir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 16.maddesinde haksız fiilden doğan davalarda yetki başlığı altında seçimlik yetki düzenlenmiştir. Buna göre trafik kazasından kaynaklanan tazminat davasında;
-Trafik kazasının meydana geldiği yer,
-Davalılardan herhangi birinin yerleşim yeri,
-Zarar görenin yani davacının yerleşim yeri,
-Sigorta şirketinin merkezinin bulunduğu yer,
Mahkemesi yetkilidir. Tazminat davası bu yerlerdeki mahkemelerden birinde açılabilir. Bununla birlikte KTK madde 110’da sigorta şirketlerine ilişkin özel bir hüküm mevcuttur. KTK madde 110 hükmüne göre ; “Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” Sigorta şirketinin sorumluluğuna başvurulduğunda ilgili madde de belirtilen mahkemeler yetkilidir.
TRAFİK KAZASI NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASINDA MÜTESELSİL SORUMLULUK
Trafik kazalarına dayalı tazminat davalarında araç sürücüsü, aracın işleteni ve sigorta şirketi müteselsil olarak sorumludur. Meydana gelen trafik kazasında aracın sürücüsü ile işleteni farklı kişiler olabilmektedir. Bu durumda trafik kazasından kaynaklanan zararlardan için aracın sürücüsü ve işleteni müteselsil olarak sorumlu olur. Araç sürücüsünün sorumluluğu kusur sorumluluğuyken, motorlu araç işletenin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Bununla birlikte zararların tazmini için Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası kapsamında kusurlu olan tarafın sigorta şirketine de başvuru yapılabilmektedir. Zararların tazmini seçimlik olaraksigorta şirketinden, aracın işleteninden veya aracın sürücüsünden talep edilebilmektedir. Zarara uğrayanın hangi tarafın sorumluluğuna gideceği hususunda seçimlik hakkı mevcuttur. Ancak dikkat edilmesi gerekir ki trafik kazaları sonucunda meydana gelen zarar ile birlikte birden fazla alacak kalemi ortaya çıkmaktadır. Bu alacak kalemlerinin bir kısmından araç sürücüsü, araç işleteni ve sigorta şirketi müteselsil sorumluyken bir kısmından ise yalnızca araç sürücüsü ve işleteni sorumlu olup sigortanın sorumluluğuna gidilememektedir. Trafik kazalarında zarar tazmini yoluna başvurulduğunda hangi alacak kaleminden kimin sorumlu olduğu iyi belirlenmelidir. Aksi halde hak kayıpları meydana gelecektir.
MADDİ HASARLI TRAFİK KAZASINDA TALEP EDİLECEK ZARAR KALEMLERİ
Yukarıda bahsettiğimiz üzere trafik kazaları sonucunda tazmini gereken birden fazla alacak kalemi meydana gelmektedir. Maddi hasarlı trafik kazalarında ve yaralamalı/ölümlü trafik kazalarında talep edilebilecek zarar kalemleri birbirinden farklı olduğu gibi bu kalemlerin tazmini için kimin sorumluluğuna başvurulması gerektiği de önem arz etmektedir. Bu başlık altında maddi hasarlı trafik kazalarında talep edilebilecek alacak kalemlerinden bahsedeceğiz. Bunlar; maddi hasar tazminatı, değer kaybı tazminatı, hasar farkı tazminatı, ticari kazanç kaybı/araç mahrumiyet tazminatı, pert rayiç farkı tazminatıdır.
Maddi hasar tazminatı: Trafik kazası neticesinde araçta meydana gelen tüm maddi hasarlardır. Söz konusu maddi hasar kusurlu tarafın sigorta şirketi tarafından anlaşmalı yetkili servisler tarafından da giderilebilmektedir. Ancak sigorta şirketince maddi hasar giderilmediği taktirde maddi hasar tazminatı gündeme gelmektedir. Maddi hasar tazminatından aracın işleteni, araç sürücüsü ve sigorta kuruluşu müteselsil olarak sorumludur. Zarar gören bu taraflardan birine veya tamamına başvurarak maddi hasar tazmini talebinde bulunabilmektedir.
Değer kaybı tazminatı: Trafik kazası neticesinde meydana gelen maddi hasar giderilse dahi aracın kaza öncesi değeri ile kaza sonrası değeri arasında fark ortaya çıkmaktadır. Bu fark değer kaybı olarak adlandırılmaktadır. Maddi hasarda olduğu gibi değer kaybından da araç sürücüsü, işleteni ve sigorta şirketi müteselsil olarak sorumludur.
Hasar farkı tazminatı: Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının “Tazminat ve Giderlerin Ödenmesi” başlıklı B.2 nci maddesinin dördüncü fıkrasında; “Hasar halinde, hasar gören orijinal parça, onarımı mümkün değilse orijinal parça ile değiştirilir. Ancak, hak sahibinin onayının alınması veya hasar gören parçanın orijinal parça ile değiştirilmesine imkân olmaması halinde hasar gören parça, eşdeğer (Danıştay İdari Dava DaireleriKurulunun 6/10/2022 tarihli ve YD İtirazNo.:2022/471 sayılı kararı ile yürütmesi durdurulan ibare:veya yeniden kullanılabilir parça) ile değiştirilir. Bu fıkra kapsamında hak sahibinden onay alındığını veya hasar gören parçanın orijinal parça ile değiştirilmesine imkan olmadığını ispat yükü sigortacıya aittir. Bu fıkranın uygulanmasısonucu araçta bir kıymet artışımeydana gelse dahi bu fark tazminat miktarından indirilemez.”hükmü gereğince hasar gören aracın onarımında hasar gören parça orijinal parça ile değiştirilmek zorundadır. Ancak bu mümkün değilse hak sahibinin onayı ile eş değer parça ile değiştirilebilir. Orijinal parçalar yerine eş değer parçalar kullanılarak yapılan onarım neticesinde orijinal parçalarla, eş değer parçalar kullanılarak yapılan onarım miktarı arasında ortaya çıkan farka hasar farkı tazminatı denilmektedir.
Kaza sonrasında aracın onarımında orijinal parça yerine yan sanayi, çıkma veya muadil parça kullanılması halinde orijinal parça ile bu parçalar arasındaki fark sigorta şirketinden tazmin edilebilmektedir. Nitekim Yargıtay Kararı – 17. HD., E. 2016/5293 K. 2017/8012 T. 20.9.2017; “Dairemizin 06.11.2013 gün ve 2014/4531Esas-2014/3704 Karar sayılı ilamı ile “…ekspertiz raporunda ve ekspertiz raporunu dayanak alan hükme esas Adli Tıp Kurumu raporunda davacıya ait aracın onarımının hesaplanmasında orijinal parçalar yanında eşdeğer parçaların da esas alındığı anlaşılmaktadır. Gerçek zarar ancak aracın onarımında tamamen orijinal parçalar kullanılmak suretiyle sağlanır. Bu durumda mahkemece, … tamamıyle orijinal parçalar dikkate alınarak, araçtaki hasar kalemleri ve bedeli tespit edilmek suretiyle tazminat miktarının hesaplanması hususlarında ayrıntılı, açıklamalı, denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru değildir.” [4]
Araç mahrumiyet tazminatı ve ticari kazanç kaybı: Meydana gelen trafik kazası sonrasında hasarlı aracın tamir süresi boyunca kullanılamamasından doğan zararın tazminidir. İkame araç bedeli olarak da adlandırılan bu alacak kalemi zarar görenin aracın onarım süresi boyunca kiralayacağı aracın bedeline karşılık gelmektedir. Ancak zarar görenin ikame araç bedeli talep etmesi için ikame bir araç kiralaması yahut buna ilişkin fatura ibraz etmesi zorunlu değildir. Nitekim Yargıtay 4. HD., E. 2021/26777 K. 2022/11236 T. 29.9.2022 “…davacı tarafından araç kiraladığına dair belge veya ödeme belgeleri sunulmasa da hakim zararı belirleyebilir.” [5]hükmüne yer verilmiştir. Bu tazminat kalemi sigorta şirketinden talep edilememektedir. Araçtan mahrum kalma ve ticari kazanç kaybı meydana gelen kazanın sonuçlarının yansıması niteliğinde olduğundan haksız fiil sorumluluğu ilkesi gereğince araç sürücüsünden ve işleteninden talep edilebilmektedir.
Pert rayiç farkı tazminatı: Trafik kazası sonucunda aracın perte çıkması halinde sigorta şirketince ödenen pert bedeli ile aracın kaza öncesindeki değeri arasındaki fark pert rayiç farkı olarak adlandırılmaktadır. Sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen işbu pert rayiç farkı tazminatı Sigorta Tahkim Komisyonu’na yapılacak başvuru tazmin edilebilecektir.
TRAFİK KAZALARINDA KAYNAKLANAN TAZMİNATLARDA SİGORTANIN SORUMLULUĞU VE SÜREÇ
Trafik kazaları sonucu meydana gelen zararlardan her ne kadar araç sürücüsü, işleteni ve sigorta şirketi müteselsil olarak sorumlu olsa da zarara uğrayan tarafın doğrudan sigorta şirketine başvuru hakkı da mevcuttur. Karayolları Trafik Kanun’u madde 91/1; “ İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” hükmü gereğince araç işleteninin aracın işletilmesinden doğacak zararlardan sorumluluklarının karşılanması amacıyla zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırmaları gerekmektedir. Bu sigorta halk arasında “trafik sigortası” olarak adlandırılmaktadır. Bu sigortanın amacı trafik kazaları nedeniyle üçüncü kişilerin uğrayacakları zararların tazminini güvence altına almaktır. Aynı zamanda ortaya çıkacak zararlardan sorumlu olan araç işleteninin kaza riskine karşı korunması da amaçlanmaktadır. Uygulamada meydana gelen zararların araç işleteninden ve sürücüsünden tazmini her zaman mümkün olmadığından zarar görenin hakkının korunması için Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası zorunlu tutulmuştur. ZMMS yapılmayan araçların trafikten men edilmesi söz konusudur.
Bu kapsamda zarar görenin zararını tazmin edebilmesi için hangi tarafın sorumluluğuna gideceğine ilişkin seçimlik hakkı mevcuttur. Bu haklardan biri de zararın tazmini için doğrudan doğruya sigorta şirketine başvurudur. Yukarı bahsettiğimiz üzere ticari kazanç kaybı ve araç mahrumiyet bedeli dışındaki diğer alacak kalemlerinin tazmini için sigorta şirketine doğrudan doğruya başvuru yapılmak suretiyle zarar tazmini yapılabilmektedir. Sigorta şirketine başvuru süreci;
- Zarar gören, kazaya kusuruyla sebebiyet veren aracın sigortalı olduğu sigorta şirketine zararının tazmin edilmesi için yazılı olarak başvuruda bulunur. Söz konusu yazılı başvuru aracın kaza tarihinde sigortalı bulunduğu sigorta şirketine yapılmalıdır. Kısaca kazaya sebep olan araç kaza tarihinde hangi sigorta şirketi tarafından sigortalıysa o sigorta şirketi taraf sıfatına haizdir. İlgili sigorta şirketi zarar görenin başvurusu üzerine zararın tamamını veya bir kısmını tazmin edebileceği gibi hiçbir ödemede bulunmama ihtimali de oldukça yüksektir.
- Sigorta şirketinin başvuru tarihinden itibaren 15 gün içinde zararın tamamını karşılamadığı veya başvuruya olumsuz/hiç cevap vermemesi halinde zarar gören tahkim yahut dava yoluyla zararlarını tazmin talebinde bulunacaktır. Tahkim sürecine mahkemelerde açılan davalardan farklı olarak işlemekte olup daha kısa sürede sonuç alınması yönünden tercih edilmektedir. Ancak tahkim sürecinin kendine özgü usuli süreçlerinin doğru işletilmemesi hak kaybına sebebiyet verebilecektir.
- Sigorta şirketlerine açılacak davalarda Asliye Ticaret Mahkemesi görevli olduğundan dava öncesinde dava şartı olan zorunlu arabulucuya başvurulması gerekmektedir. Sigortaya başvuru ve devamındaki süreç teknik bilgi gerektirdiğinden uzman bir avukat aracılığıyla yürütülmesi tavsiye edilmektedir.
MADDİ HASARLI TRAFİK KAZALARINDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT DAVALARINA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI
Yargıtay 17. HD., E. 2013/21051 K. 2014/775 T. 23.1.2014;
Taraflar arasındaki tahkim davası hakkında Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Kurulu tarafından verilen 05.09.2013 gün, 2013/1408-40 Esas, 2013/1527 Karar sayılı kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı başvuru dilekçesinde, müvekkilinin desteği Serdal’ın idaresindeki davalıya trafik sigortalı araç ile seyri sırasında meydana gelen kazada vefat ettiğini belirterek destekten yoksun kalma nedeni ile fazlaya dair haklarını saklı tutarak eş Namıka için 40.050,00.-TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsilini talep etmiştir.
Davalı E.. A… vekili, 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, müvekkiline sigortalı araç sürücüsünün kusuruyla meydana gelen kaza sonucu davacıların tazminat talep etme haklarının bulunmadığını, davacıların 3. kişi sayılamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Kurulu Kararınca, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; tek taraflı kazalarda 2918 sayılı KTK 109/II. fıkrasında belirtilen uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanamayacağı, 109/I. fıkrasında düzenlenen 2 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava trafik kazası nedeni ile Borçlar Kanunu’nun 45. maddesi (6098 sayılı BK m. 53) gereğince destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Çekişmelerin bir an önce sonuçlandırılmayıp uzun süre askıda bırakılmasının toplumun barış ve huzurunu bozacağı düşünülerek yargı yoluyla hak aramaya konulan zaman sınırı olarak öngörülen zamanaşımı kurumu bir maddi hukuk kurumu değildir. Bir borcu doğuran, değiştiren, ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır.
Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. BK’nın 60. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanışımı süresi ile olağan üstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 794).
Buna karşılık, özel bir kanun hükmünün, özel olarak zamanaşımı süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında BK m. 60 uygulanmaz. 2918 sayılı KTK’nın 109/I. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı fiil bazen, hem sorumluluğu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olabilir. Bu fiile göre Ceza Kanununun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörüldüğü hallerde, tazminat davasının daha önce zamanaşımına uğraması tutarlı bir çözüm oluşturmaz. Zira cezalandırma, müeyyide olarak tazminattan daha ağırdır. Bu sebeple, kanun koyucu uyum sağlamak amacıyla ceza davası için öngörülen zamanaşımı süresince tazminat davasının da devamını temin bakımından genel olarak BK 60/II (6098 sayılı TBK m. 72/I), özel olarak da KTK 109/II. maddesinde düzenleme yapmıştır.
Burada üzerinde durulması gereken, 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin Ceza Kanununa göre cezayı gerektiren bir fiil olmasının yeterli olması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir eylem olmasını yeterli görmekte; bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılmasını, ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten veya Güvence Hesabı) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir).
Ayrıca ceza zamanaşımının uygulanması yönünden hukuk hakiminin tazminat davasını görürken, ceza hukuku kurallarıyla ve özellikle ceza mahkemesinin fail hakkında vermiş olduğu beraat veya mahkumiyet kararıyla bağlı olup olmadığı BK 53. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu maddede hukuk hakiminin ceza hukuku kurallarıyla bağlı olmadığı hükme bağlandığı gibi ceza mahkemesi kararlarıyla da bağlı olmadığı düzenlenmiştir. Bununla birlikte suçun işlendiğine veya işlenmediğine ilişkin ceza mahkemesinin kesin kararı varsa, hukuk hakimi bu kararla bağlıdır. Görüldüğü gibi ceza mahkemesince haksız eylemin suç niteliği saptanmamış ise hukuk hakimine bunu kendiliğinden ve özgürce araştırma ve sonucuna göre karar verme yetkisi tanınmıştır.
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; kaza 30.04.2011 tarihinde gerçekleşmiş, davaya konu trafik kazası sonucunda davacı desteği Serdal Yıldırım’ın vefat ettiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere KTK’nın 109/II. maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresinin uygulanması için kamu davasının açılmış olması veya mahkumiyet kararı verilmiş bulunması aranmamakta olup cezayı gerektiren fiilin varlığı yeterlidir. Bir kişinin ölümü ile sonuçlanan söz konusu trafik kazası da bu anlamda cezayı gerektiren bir fiil niteliğindedir ve sürücü davacı desteğinin vefat etmiş olması sonuca etkili değildir. Yasa koyucunun amacı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca tehlike sorumluluğunu doğuran olaylarda sorumlulara karşı daha uzun zamanaşımı süresi içerisinde yönelmeyi sağlamaktır. KTK’nın 109. maddisinin 2. fıkrasındaki “cezayı gerektiren fiil” ifadesinin seçilmesi zamanaşımı yönünden yukarıda da açıklandığı gibi soruşturma veya kovuşturma yapılması koşullarının aranmadığı sonucunu doğurmaktadır. Buna göre eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK öngörülen ceza zamanaşımı süresi dikkate alındığında dava tarihinde zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır. Bu hale göre zamanaşımı süresinin dolmadığı dikkate alınmak suretiyle işin esasına girilip, tarafların delilleri toplanıp, sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 23.1.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay Kararı – 17. HD., E. 2016/5293 K. 2017/8012 T. 20.9.2017;
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen hükmün süresi içinde davalı …Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; davalı …’in maliki olduğu, sürücü …’un sevk ve idaresi altında bulunan … plaka sayılı kamyonun davacının evinin önünde park halinde bulunan … plaka sayılı araca çarpmak suretiyle maddi hasarlı trafik kazasına sebebiyet verdiğini, davalı sürücünün kazanın oluşumunda %100 kusurlu olduğunu, bunun üzerine davalı … acentasına ihbar yapıldığını, … şirketinin anlaşmalı tamirhaneye aracı götürdüğünü ve aracın 1 ay tamirhanede bekletildiğini, orjinal yerine yan sanayi parçaları kullanılacağının öğrenilmesi üzerine davacının kendi imkanları ile orjinal parçalar kullanarak 8.615,45 TL bedel karşılığında yaptırdığını, kaza sebebiyle araçta değer kaybı meydana geldiğini, hasarlı aracın yapımı için müvekkili tarafından harcanan 8.615,45 TL ile hasarlı aracın tamirde kaldığı dönemde müvekkili tarafından ulaşım için harcanan 615,00 TL olmak üzere toplam 9.230,45 TL’nin davalılardan tahsiline ayrıca araçta meydana gelen değer kaybının tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla araçta meydana gelen 2.500,00 TL değer kaybının davalılar … ve …’dan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …vekili; dava dilekçesinde bahsi geçen… plakalı aracın müvekkili şirkete 18/01/2013 – 18/01/2014 tarihleri arasında… numaralı zorunlu mali mesuliyet … poliçesi ile sigortalı olduğunu, bu poliçeden dolayı sorumluluklarının sigortalının kusuru oranında olmak üzere maddi zararlardan araç başına azami 25.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, bu poliçeden dolayı müvekkili şirket tarafından davacının maddi zarar talebi ile ilgili olarak davadan önce başvuru yapıldığını, … numaralı hasar dosyasının açıldığını, davacıya ait araçta oluşan hasara ilişkin 3.559,00 TL hasarın 17/04/2013 tarihinde tamiri gerçekleştiren servise ödendiğini, ayrıca gerçek zararın tespit edilmesini, araçtaki değer kaybının … bedeline dahil olmadığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; davaya konu araçta meydana gelen 3.559,09 TL hasar gideri ile 615,00 TL ulaşım gideri toplamı olmak üzere 4.174,09 TL maddi tazminatın dava tarihi olan 19/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan (… …, … ve …) müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davaya konu araçta meydana gelen 2.000,00 TL değer kaybı tazminatının dava tarihi olan 19/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan (… ve …) müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, dair karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 06.11.2013 gün ve 2014/4531Esas-2014/3704 Karar sayılı ilamı ile”…ekspertiz raporunda ve ekspertiz raporunu dayanak alan hükme esas Adli Tıp Kurumu raporunda davacıya ait aracın onarımının hesaplanmasında orijinal parçalar yanında eşdeğer parçaların da esas alındığı anlaşılmaktadır. Gerçek zarar ancak aracın onarımında tamamen orijinal parçalar kullanılmak suretiyle sağlanır.Bu durumda mahkemece, … Teknik Üniversitesi ya da … Müdürlüğü Fen Heyetinden seçilecek hasar konusunda uzman bilirkişiden hasara ilişkin olarak dava dosyası kapsamı, ekspertiz raporu, fotoğraflar, faturalar, önceki bilirkişi raporu ve diğer deliller incelenerek ayrıntılı şekilde tamamıyle orijinal parçalar dikkate alınarak, araçtaki hasar kalemleri ve bedeli tespit edilmek suretiyle tazminat miktarının hesaplanması hususlarında ayrıntılı, açıklamalı, denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru değildir.” gerekeçesi ile bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama neticesinde iddia, savunma, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, davaya konu araçta meydana gelen 8.000,00 TL hasar gideri ile 615,00 TL ulaşım gideri olmak üzere toplam 8.615,00 TL maddi tazminatın dava tarihi olan 19/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davaya konu araçta meydana gelen 2.000,00 TL değer kaybı tazminatının dava tarihi olan 19/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, dair karar verilmiş; hüküm, davalı …vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalı …Ş. vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Dava, davacının aracında meydana gelen hasar bedelinin davalılar işleten, sürücü ve işletenin aracının … poliçesini düzenleyen … şirketinden tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda … plakalı aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olan davalı …tarafından 17.04.2013 tarihinde 3.559,00TL ödenen tazminat güncelleme yapılmadan hesaplanan tazminattan mahsup edilmemiştir.
… şirketi tarafından dava açılmadan önce hasar tazminatı tamiri yapan servise bir kısım ödenmiştir.
Zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, davacıya yapılan … ödemesinin, hesaplanan tazminattan indirilmesi gerekir. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilmeden yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı …Ş. vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı …Ş. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı …ye geri verilmesine 20.09.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Yargıtay Kararı – 4. HD., E. 2021/26777 K. 2022/11236 T. 29.9.2022;
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozma yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, davacıya ait araca, davalıların maliki ve sürücüsü oldukları aracın çarpması sonucunda araçta hasar meydana geldiğini belirterek, araçta meydana gelen maddi hasar, araç değer kaybı ve araç mahrumiyet bedelinin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Denizli 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19/06/2020 tarih, 2019/98 Esas, 2020/113 Karar sayılı ilamında; toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabulü ile 5.270,00-TL hasar bedeli alacağının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, ikame araç kiralandığına dair belge sunulamadığı ve aracın önceden hasarı bulunduğu gerekçesiyle değer kaybı ile araç mahrumiyeti bedeli talebinin reddine karar verilmiş, hükmün Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü tarafından HMK’nın 363. maddesi gereğince kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve değer kaybı talebi yönünden verilen hükmün usul ve yasaya uygun olmasına göre Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü’nün aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan yerinde görülmeyen sair, kanun yararına temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, meydana gelen kazada davacıya ait aracın hasarlandığını, aracın onarım süresince aracından mahrum kaldığını açıklayıp diğer taleplerinin yanında araç mahrumiyet bedelinin de tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Kural olarak haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız fiil sebebiyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlularından isteyebilir. Olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 50’nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacı tarafından araç kiraladığına dair belge veya ödeme belgeleri sunulmasa da hakim zararı belirleyebilir. Bu durumda mahkemece, davacı aracında oluşan hasarın niteliğine göre makul tamir süresinin belirlenmesi, ihtiyaçları için aracı kullanamamaktan doğan ve bu süre içinde davacının (ikame araç) ödemesi gereken bedelin ne olacağı konularında alınan bilirkişi raporuna göre davacının araç mahrumiyet bedeli talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davacının bu talebini objektif kriter ve delillerle ispatlayamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü’nün kanun yararına temyiz itirazlarının reddine, (2) nota bentte açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü’nün kanun yararına temyiz itirazlarının, kabulüyle 6100 sayılı HMK’nın 363. maddesi uyarınca hükmün, hukuki sonuçlarına etkili olmamak kaydı ile KANUN YARARINA BOZULMASINA, bozma kararının bîr örneğinin Resmî. Gazete’de yayınlanmak üzere Adalet Bakanlığına gönderilmesine 29/09/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Av. Merve SARIKAYA
[1] https://www-lexpera-com-tr.ezproxy.mef.edu.tr/ictihat/yargitay/17-hukuk-dairesi-e-2013-21051-k-2014-775-t-23-1-2014
[2] A. Şahabettin SERTKAYA, Dilem Aksoy KARAKAYA, İçtihatlarla Sigorta Hukuku ve Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat Davaları,(Ankara: Adalet Yayınevi,2025),354.
[3] Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında Tarife Uygulama Esasları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (T.C. Resmi Gazete, 13 Aralık 2024, sayı: 32751).
[4] https://www-lexpera-com-tr.ezproxy.mef.edu.tr/ictihat/yargitay/17-hukuk-dairesi-e-2016-5293-k-2017-8012-t-20-9-2017
[5] https://www-lexpera-com-tr.ezproxy.mef.edu.tr/ictihat/yargitay/e-2021-26777-k-2022-11236-t-29-9-2022